Hayatın Kırık Yerinden Akanlar
“Uzak bir geçmişten geriye hiçbir şey kalmadığında, insanlar öldükten, nesneler yok olduktan sonra, bir tek, onlardan daha kırılgan ama daha uzun ömürlü, daha maddeden yoksun, daha sürekli, daha sadık olan koku ve tat, daha çok uzun bir süre ruhlar gibi diğer her şeyin yıkıntısı üzerinde hatırlamaya, beklemeye, ummaya, neredeyse elle tutulamayan damlacıkların üstünde bükülmeden, hatıranın devasa yapısını taşımaya devam ederler.”
Hayatın Kırık Yerinden Akanlar, okuru, yazarın kendi iç dünyasından dışa, oradan anılara, topluma ve nihayet edebiyata uzanan katmanlı bir varoluş yolculuğuna davet ediyor.
Kitap, “kırık” kavramını sadece parçalanmışlığı değil, aynı zamanda insanın tamamlanmamışlığını ve yeniden başlayabilme ihtimalini de yansıtarak, hayatın anlamını bu “kırık yerlerden akıp gidenlerle” bulmaya odaklanıyor.
Eser, geçmişe duyulan özlemin yalnızca hüzün değil, aynı zamanda geleceğin de habercisi olduğu düşüncesiyle, İstanbul’un sokaklarında başlayan çocukluk hatıralarını, eski sinema salonlarının atmosferini, mahalle kırtasiyelerinin kokusunu ve Yeşilçam melodramlarının sıcaklığını derin bir nostalji süzgecinden geçiriyor.