
Gece Miskinleri ve Diğer Gerilim Öyküleri
Saçmalama, deyip duruyor kendi kendine, hiçbir zaman onun başına gelmeyecek. Karısının kaç yaşında olduğunu merak ediyor. O bir centilmen, karısı hakkında konuşmaz. Onun da sormaya cesareti yok. İma yollu da
Lekeli
En kötüsü, annemle babamın bu tartışmalarda gerçekten neyin peşinde olduklarını bir türlü anlayamıyordum. Sıkıntılarını çözmek mi istiyorlardı, yoksa sadece hesap mı kapatıyorlardı? O akşam bir kez daha iyi ki çok
Güneşin Işınlarını Beklerken
Yolculuğa çıkan ne gittiği yeri bilir ne yolunu. Sadece yürür. Ayaklarına dikenler batar, soğuk rüzgârlarda üşür, peşine vahşi hayvanlar düşer. Gene de yürür. Bilmez ki karşısına uçsuz bucaksız çöl mü
Böyle Uğuldar Ağaç
Çenesinde daha önce fark etmediğim bir yara izi duruyor, iz boynunun narin kemiklerinin başlangıcına kadar uzanıyor. Bunun boynunun etrafında bir halka halinde kıvrıldığını, soluk tenini boğduğunu hayal ediyorum ve nefesim
Yolcu
Ağızlarından bir çift laf çıkmadı, karanlıkta iki gölge gibi kaldılar saatlerce. Gökyüzü önce griye, sonra maviye döndü. Köyün içinden gelen bağırışlarla Mehmet kıvrıldığı yerden fırladı. Perdenin arkasından gizlenerek baktıklarında gece
Yenişehir’de Bir Kavak Ağacı
Tam o sırada itfaiye arabalarının sesi konuşmalarımızı bastırıyor. Herkesle birlikte yerimizden kalkıp ne olduğuna bakıyoruz. İtfaiyeciler karşı sokakta bir binanın bahçesindeki yaşlı kavak ağacının yanına giderken polisler de biriken kalabalığı
Mahremiyet: Yeni Lüks
Sosyal medyada inşa ettiğimiz dünya birçoğumuzun gerçeğidir, mağarasıdır. Hepimiz her birimize göre ayrı ayrı algoritmalarla düzenlenmiş etkinlik akışlarında, kendi gerçeğimizin yankı odalarında ve mağaralarında yaşıyor olabiliriz. Eğlence ile gerçekliği ayırmanın
Günlük
Goethe’nin yayıncısı bu şiiri erotik bularak yayımlamaktan çekinir. Şiir, Goethe’nin başlangıçta toplu yapıtlarında yer almaz. Yayıncısı Solomon Hirtzel, 1861’de 24 kopya özel bir baskı yayımlar ve şiir hemen dikkat çeker.
Son Üç Dakika
Tıpkı Kafka’nın Gregor Samsa’sı, Albert Camus’nün Meursault’u, Cervantes’in Don Quijote’u, Gogol’un Akaki Akakiyeviç’i gibi, Toplumun yüz çevirdiği karakterlerin yanımızdan geçmediklerini, üst katımıza taşınmadıklarını ya da ailemizin bir parçası olmadıklarını iddia
Yazmanın ve Okumanın İncelikleri
Yaratıcı olmak, öncelikle hayal gücümüzü özgür bırakmaya, yeniliklere açık olmaya ve keşfetme isteğine bağlıdır. Özellikle sanatsal uğraşlarda yaratıcı olabilmek için, ilgimizi çeken olaylar ve insanlar hakkında not tutmalı ve onları
Yahudi Bir Kedinin Kahkahaları
Zelda’ya göre gelecek ve geçmiş arasında önemli bir fark yoktu. Geçmiş, izlediği filmlere benziyordu. Gelecek ise bir filmi izlemeden önceki heyecanına. Evet filmi izlemek belki filme gitmekten daha sonra gerçekleşiyordu
Merhumun İlanı
“Göbekli müteahhitlerin yıkılan binalarının molozları arasına sıkışıp kaldı son gözyaşları. Çocuklara tecavüz edilirken yurtlarda, katledilirken kadınlar sokak ortasında, köpekler zehirli iğneyle uyutulurken barınaklarda, kafalar kesilirken, siviller gaz odalarına tıkıştırılırken, anneler
İnşa
Benim hakkımda başka bir haber almış olması mümkün ama muhtemelen beni hiç duymadı. Ben bir şey bilmediğim sürece beni duymuş olamaz çünkü sessiz kaldım. İnşaata geri dönmekten daha sessiz bir
Her Şeyin Bi’Şeyi Vardır – I
Düşünüyorum da beni korkularımdan kurtarıp, insanlar arasında otuz yaşıma kadar rahat ettiren şey, meleke hâline getirdiğim saldırganlığım değil, şişman ve çetesinin eline düşmek üzereyken bana sahip çıkan, sığınak olan ailem
Huzursuz Ruhlar Şenliği
Hangisi daha zor bilmiyordum, kendi yurdunda yabancı hissetmek mi, yoksa gittiğin yerde sonsuza dek yabancı kalacak olman mı? Bu ikilemi iliklerime dek hissetmeme rağmen gitmeyi aklıma koymuştum. Uzaktan da olsa
Karadutun Ölümü
Çocuklar sıralandılar başında, Zahide su doldururken onlara, sanki bir şey çatırdadı, Zahide korkar gibi oldu, döndü eve baktı, istese giderdi ama daha su bekleyenler vardı, bir tas verdi birine, sonra
Bir Gören Vardır
Ödü yarılıyordu Nedamet’in geç kalmaktan. Bir gün uyanacaktı ki her şey, her yer bembeyaz kesilmiş. Beyaz bir karanlığı kafası almasa da şiddetli bir ürperti yalıyordu bedenini tepeden tırnağa. Herhalde sis
Uzak Deniz
Aynanın önünde esmer, ağır makyajlı, etine dolgun bir kadın gördü. İki kolu bilekten dirseğe burma bilezikle kaplıydı. Bir yandan türkü mırıldanıyor, diğer yandan dudaklarına alev rengi bir ruj sürüyordu. Kadının
Ayazma Kahvesi Âşıkları
Sahneye bir kantocu çıkmış, parlak, yanardöner kılığıyla şarkı söyleyip dans etmeye başlamıştı. Bir ara, dansçının elbisesini süsleyen sarı pirinç pullardan biri fırlayıp çıktı, Füsun’un önüne kadar yuvarlandı. Füsun eğilip sevinçle