Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi
Necati Tosuner, Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi ile okuru, insan ruhunun karmaşık labirentlerine davet ediyor. Eserin merkezinde, 1997 Haldun Taner Öykü Ödülü’nde Birincilik kazanan “Armağan” hikâyesi bulunuyor. Bu öykü,
Ayrıksılar
Burcu Yalçınkaya İlhan, dil, düşünce ve edebiyatın kesişiminde ördüğü Ayrıksılar: Aklın Kelimeleri eseriyle okuru, zihnin en mahrem ve sarsıcı yolculuğuna davet ediyor. Varoluşunun başlangıcında, dehşet verici büyüklükteki karanlığın (Dunkelheit) ortasında
İnsan Ağacına Benzer
Filiz Ünalan’ın insanın derin ve travmatik iç dünyasına odaklanan öykü kitabı “İnsan Ağacına Benzer”, Alakarga etiketiyle okurlarla buluşuyor. Eser, okuru yalnızlık, vicdan, iletişim kopukluğu ve varoluşsal çelişkilerle örülü, insanın kendi
O Yaz
Maksim Gorki, “O Yaz” romanı ile okuru, siyasi travma, toplumsal uyanış, tabiatın azameti ve paramparça olmuş bir ruhun izini sürdüğü sarsıcı bir yolculuğa davet ediyor. Gorki, eserinin merkezine, Moskova’daki darbe
Takva
Yeşim Başal, romanı Takva ile okuru, sıradan insanların savrulmaları, çelişkileri ve çaresizlikleriyle şekillenen hayatların yarattığı psikolojik gerilimin ve karakterlerin kuşatılmışlığının izini sürmeye davet ediyor. Başal, eserinin merkezine, Umut adında bir
Denizi Göre Göre
Şair ve yazar Gültekin Emre, “Denizi Göre Göre Deniz’li Şiirler Güncesi” ile okuru, deniz, gurbet, şiir ve hafızanın iç içe geçtiği derin bir yolculuğa davet ediyor. Emre, eserinin merkezine, denizi
Eski Bir Pişmanlığa Dönüş Notları
Hüseyin Akyüz’ün “Tomris Uyar Öykü Jüri Özel Ödülü”ne layık görülen öykü dosyası “Eski Bir Pişmanlığa Dönüş Notları”, okuyucuyu geçmişin kritik anlarıyla yüzleşmeye davet ediyor. Alakarga Sanat Yayınları etiketiyle yayımlanan bu
Hayatın Kırık Yerinden Akanlar
“Uzak bir geçmişten geriye hiçbir şey kalmadığında, insanlar öldükten, nesneler yok olduktan sonra, bir tek, onlardan daha kırılgan ama daha uzun ömürlü, daha maddeden yoksun, daha sürekli, daha sadık olan
Ağaç Gölgesi
Cemre Öğün, ilk öykü kitabı Ağaç Gölgesi ile okuru, kentsel ve kırsal yaşamın yarattığı psikolojik gerilimin ve kadın ruhunun kuşatılmışlığının izini sürmeye davet ediyor. Eserin merkezinde, okuyucuyu tekinsiz bir bilinmezliğe
Rüya Albümü
“Ölünmüşlüğün yasını taşıyan ayakların, bir yabancıyı sırtlamış gibi belirsizliğin içine doğru sürüklerken seni hem korkunç bir kederle boğuşacaksın hem de yalınlaşıp kendin olmaya doğru ilk adımı atmış olacaksın. Sen diye
Gönülde Kitap
Direniş ne güzeldir Kamburum… Bir şey kazanacak olmasak da, bir şey başaramayacak da olsak, direniş ne güzeldir. Bana yasaklanmayan, ama hep de boyumdan çok yukarıda görülenler… Benden esirgenenler… İşte, onlara
Çok Benziyor Ama O
Çok Benziyor Ama O, okuru sözcüklerin anlamından çok çağrışımlarına bakan, dilin kıyısında dolaşan ve oradan insanın iç dünyasına açılan bir yolculuğa davet ediyor. Sözcükler, bu kitapta yalnızca birer araç değil;
Böyle Devam Edemezsin
“Çırılçıplak koşuyor bulanık suların içinde, üzerinde dönen yırtıcı kara kuşlar. Köstebek yuvası gibi kabarık çamur öbeklerinden kıllı yılanlar çıkıyor, ayaklarından yakalamaya çalışıyorlar onu. Gittikçe çoğalıyor yılanlar, kuşlar kocaman pençeleriyle etini
Iskarta
Büyük bir özlemle sarılıyor. Az önce çekiniyordu. Ben de öyle. Onca yıldan sonra sarılmak bana da zor geldi. Sıradan bir rüya aslına bakılırsa. Dekoruyla pek uğraşılmamış. Ardında bir çam ağacı
Gece Miskinleri ve Diğer Gerilim Öyküleri
Saçmalama, deyip duruyor kendi kendine, hiçbir zaman onun başına gelmeyecek. Karısının kaç yaşında olduğunu merak ediyor. O bir centilmen, karısı hakkında konuşmaz. Onun da sormaya cesareti yok. İma yollu da
Lekeli
En kötüsü, annemle babamın bu tartışmalarda gerçekten neyin peşinde olduklarını bir türlü anlayamıyordum. Sıkıntılarını çözmek mi istiyorlardı, yoksa sadece hesap mı kapatıyorlardı? O akşam bir kez daha iyi ki çok
Güneşin Işınlarını Beklerken
Yolculuğa çıkan ne gittiği yeri bilir ne yolunu. Sadece yürür. Ayaklarına dikenler batar, soğuk rüzgârlarda üşür, peşine vahşi hayvanlar düşer. Gene de yürür. Bilmez ki karşısına uçsuz bucaksız çöl mü
Böyle Uğuldar Ağaç
Çenesinde daha önce fark etmediğim bir yara izi duruyor, iz boynunun narin kemiklerinin başlangıcına kadar uzanıyor. Bunun boynunun etrafında bir halka halinde kıvrıldığını, soluk tenini boğduğunu hayal ediyorum ve nefesim
Yolcu
Ağızlarından bir çift laf çıkmadı, karanlıkta iki gölge gibi kaldılar saatlerce. Gökyüzü önce griye, sonra maviye döndü. Köyün içinden gelen bağırışlarla Mehmet kıvrıldığı yerden fırladı. Perdenin arkasından gizlenerek baktıklarında gece