
Dedikodu
İnsanlar neden dedikodulara inanırlar, hatta en inanılmaz şeylere bile inanır hale gelirler? İlk bakışta, bu insanların saf, akılsız, cahil oldukları söylenebilir. Onlara sormaya kalkarsak, ipe sapa gelmez bir sürü açıklamayla,
Gece Miskinleri
Saçmalama, deyip duruyor kendi kendine, hiçbir zaman onun başına gelmeyecek. Karısının kaç yaşında olduğunu merak ediyor. O bir centilmen, karısı hakkında konuşmaz. Onun da sormaya cesareti yok. İma yollu da
Anatomi Dersleri
Sokak hâlâ kendine gelebilmiş değildi, yıkılan binalar, moloz yığınları bir tarafta, mahkeme kararlarına rağmen hırgür devam eden inşaatlar bir tarafta. Yıkıntıların önünde arkasında ters dönmüş koltuklar, yamulmuş bisikletler, saçılmış ayakkabılar
Açık Alanda Klostrofobik Hikâyeler
Kurumuş gündöndü sapını ateşin altına attı helvayı kavuran kadın. Bir başkası çamaşır kazanını yaktı. Çırılçıplak gezinen çocuk kazanı görünce yıkanmaktan korkup ağlayarak kaçtı. Ateşi harlandı suyun. Helvanın kokusu tütsü gibi
Bir Taş Devri Hikâyesi
“Sonra kendini çılgınca akıp giden bir ağaç gövdesi selinin ortasında buldu, etraftaki eğreltiotu yapraklarını fark etti, yine açıklık yeşil alanlara geldiler. Ardından çakıl taşı seli geldi, hızla yere vuran toynaklar
Kuşlar
Daha önce İmkânsız Hayat adlı kısa öyküler derlemesini ve Agua adlı romanını yayınladığımız çağdaş dünya edebiyatının etkileyici kalemi Eduardo Berti’nin şimdi de ilk öykülerini okurla buluşturuyoruz: Kuşlar. “Denize ve sahile
Muallim Mukallit Bey’in Gelişigüzel Hikâyesi
Muallim Mukalliť’e göre memuriyet, tarihe adını yazdırmış yüzlerce kişinin de tecrübe etmiş olduğu bir tuhaflıktı. Misal… Kafka da memur değil miydi? Memurdu. O da bürosundaki çalışma arkadaşlarından, amirinden, müdüründen rahatsız
Yasımı Tutacaksın
Kolunu omzuma attı ve birlikte kapıya doğru yürüdük. Bütün kasaba orada onu bekliyor, bağrışıyor ve itişiyorlardı. Bayılacağımı sandım. “Lütfen, lütfen Manolo,” diye yalvardım, “gitme!” Elini kostümünün üstüne koydu ve bana,
Ağız İçinde Dil Gibi
Belki akıllarına gelir benim burda olduğum. Gelir de, bu karın, tipinin ağzından kurtarırlar beni. Kurtarmaları gerek… Yoksa bu soğuğun ucunda bir insan, bir can var donacak. Bilmezler mi bu kışta
Ay Bazen Mavidir
Ama olsundu. Bu denli ucuz bir ölüme yenilmek için göğüs germemişti onca dağın karına kışına. Günlerini bu çanın sesine uyarak geçiremezdi. Bir çana boyun eğecek cinsten bir kurt değildi o.
Hayat Hanım’ın Hayaletleri
Ünlü bir hikâye anlatıcısının -belki de şimdiye kadar yaşamış en ünlü hikâye anlatıcısının- yardımcısıydım, adı Homer’di. Homer, Odysseus adlı bir kahraman hakkında bir hikâye anlattı. O hikâyede küçük bir rolüm
Todi Güncesi
Havuzun çevresinde durma uğuldayan ulu ağaçlar. Rüzgârın sonsuz esintisi. Bu ışıltılı yaprakların arasında kuşların cıvıltıları. Ağaçlar onlarla dolu. Ama ağaç diplerinde de hayvanlar var. Bir domuz ailesi. Birkaç ceylan. Ve
Süt
Bir elinde bıçak diğerinde zeytin, katlanmış geniş paçalarından gözüken takozlar. Garip kılığını süzdü, yine kendi kendine. Bu insanların, bu meczup halini ilk günden beri yadırgamamalarına şaşırdı. Şimdiye kadar hiç kimse
Remil
Bakî’nin içine bir ağırlık çökmüş, konuşmasına engel oluyordu. Kalbi sızlayan âdeminin nasıl olacağını Bakî’ye sorsalar en iyi o anlatırdı. Zatî’nin keyifli sesi onun ruhiyatını daha kötü etkiliyordu. Ona rağmen, −Hocam,
Ten Organları Sarıp Sarmalayan Elastik Kılıftır
“Biz organları sarıp sarmalayan esnek kılıfız. Biz, jöle, ipek ve sateniz, biz, tüfeklerin namlularından yayılan salvo ve Tanrı’nın bir haziran günü alnımıza koyduğu soğuk elin rüyasıyız, bir yüzük, kamış, bir
Nora’ya Mektuplar
“Merak ediyorum, bende bir delilik var mı diye. Yoksa aşk delilik mi? Bir an seni bir bakire ya da Madonna gibi görüyorum, sonra utanmaz, küstah, yarı çıplak ve açık saçık
Aydaki At
“Şu attan, şu çılgın ayın ışığından, gökyüzünde gaklayıp duran şu kargaların gölgesinden uzağa… Hepsinden uzağa, çok uzağa, uzak… Uzaklara…” Klasik İtalyan edebiyatının büyük ustası Luigi Pirandello’dan içinizi ısıtacak, olağanüstü güzellikte
Zama
“Kendime, neden yaşadığımı değil, neden yaşamış olduğumu sordum. Büyük ihtimalle beklemekten ötürü, dedim ve hâlâ bir şeyi bekleyip beklemediğimi anlamak istedim. Sanırım öyleydi.” 18. yüzyıl’ın sonlarında Paraguay. İspanya Krallığı’nın temsilcisi
Yalnızlık Makamı
“Tek sevdikleri ve bakmaya dayanamadıkları Swanly’di. Swanly artık çocukluklarının parlak gölgesi değildi. Kusursuz denebilecek mahiyete sahip o çocuktan eser yoktu. Güzelliğinden geriye kalan viranede gezinen bu hayalet, o narin ve